Farklı kümeslerde,
farklı tavukların yumurtalarıyız biz. Ben Papatya Prenses, sen Ay Işığı.
Nasıl geldik
buraya, bu tavanın içine. Ne zaman kesişti yollarımız. Nasıl sevdi yüreklerimiz birbirini. Mesafelere
rağmen aramızda oluşan dostluk nasıl da yayıldı dalga dalga oralara, buralara.
Ne çok şey var paylaştığımız, birbirimizden
öğrendiğimiz.
Sevginin dili her
yerde aynı demek ki. Biz şanslı insanlardanız; sevgiyi tadabildiğimize, kana kana
içebildiğimize göre dostluğun şerbetini.
Hayat bu işte!
Yaşamak bu!
Öyle kısa ki hayat.
Yerli yersiz olumsuzluklara, küçük tatsızlıklara yer vermemeli yaşam içinde. Her anın tadını çıkarmalı doya
doya. Sevmeli. Sevilmeli. İki yumurta olmalı mesela bir tavada kayısı kıvamında pişen. Yüreğini batırabildiğin ta derinliklerine. Katık edebildiğin gönlüne. Buram buram dostluk kokan sıcacık
iki yumurta. İmrenmeli tavada
bizi yan yana görenler. O tada banmak istemeli yüreklerini. İçmek istemeliler kana
kana dostluğun şerbetini. Büyümeli,
daha da büyümeli dostluklar. Birken iki, ikiyken üç, üçken beş olmalı…
Bir tavada pek çok
yumurta olmalı.
Bir tavada iki
yumurtayız şimdi. Sarısına
doladığımız sevgimiz, beyazına yüklediğimiz hasretimiz var
belki şimdi; ama her daim
sıcacık, yemeye hazır iki yumurta.
İki yumurtayız bir
tavada şimdi.
METİN: SİBEL UNUR ÖZDEMİR
HAZIRLAYAN: ÇOCUK YAZINI KULÜBÜ
NOT: ÇALIŞMALARIMIZ İZİNSİZ KULLANILAMAZ. ANCAK SİTEMİZ ADRESİNİ KAYNAK GÖSTEREREK KULLANABİLİRSİNİZ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder